İstanbul Üniversitesinde yaşanan sahne sorunu ile ilgili Taşkışla Sahnesi'nin bildirisi aşağıdadır. Konu ile ilgili daha ayrıntılı bilgiler için: iusahnedayanismasi.blogspot.com.tr/
Konu ile ilgili imza kampanyasına destek vermek için: imza.la/sahnedayanismasi
Dikkat! Tiyatro Grubu Çıkabilir
Bugünlerde, bir üniversite kampüsüne adım attığınızda koridorlarda
yankılanan bağrışmalar duyabilir, koşturan, zıplayan insanlar görebilir ya da
kendinizi derin derin nefes alıp veren bir grubun ortasında bulabilirsiniz. Merakınıza
teslim olup onları izlemeye karar verirseniz, soğuk ve tozlu koridorlarda
canhıraş bir çaba içerisindeki bu bir grup delinin aslında üniversite
bünyesinde tiyatro yapmaya çalışan öğrenciler olduğunu fark edersiniz.
Taşkışla Sahnesi olarak, İTÜ’de 7 yıldır “koridor tiyatrosu” yapıyorduk.
Çalışmalarımızı sürdürdüğümüz Habitat Holünden geçip giden insanların bakışları
altında tiyatro yapmaya tam alışmıştık ki koridorumuza kondurulan prefabrik
sınıflar nedeniyle “kampüs içi konar-göçer tiyatro” modeline geçmek durumunda
kaldık. Bu “kaderi” paylaşan tek grup da değiliz üstelik. Bu sene, Kültür ve
Sanat Birliği binasının yıkılacağının açıklanmasıyla, Maçka’daki tiyatro
salonunun kapatılmasıyla İTÜ genelinde tüm tiyatro grupları “konar-göçer”
modele geçiş yapmış bulunuyor.
Üniversite broşürlerinde boy boy fotoğraflarla tanıtım için kullanılan
“tiyatro kulüplerinin” aslında mekansız, sahnesiz, koridorlarda ya da amfilerde
çalışmak durumunda kalması tesadüf mü? Yıllar boyunca pek çok tiyatro grubunu
ağırlayan, üniversite bünyesindeki tiyatro topluluklarının çalışmalarına sahne
olan İstanbul Üniversitesi Öğrenci Kültür Merkezi’nin “kaderi” düşünüldüğünde
pek de değil. ÖKM’nin üniversite bünyesinde kurulan Açık ve Uzaktan Eğitim
Fakültesi ile ikame ediliyor olması, üniversitelerdeki kamusal alanın
ticarileşmiş bir zihniyete teslim edilişini hiçbir metafora ihtiyaç bırakmayan
bir netlikle ortaya koyuyor. Fakülte dekanının, ÖKM’de tiyatro faaliyetlerini
sürdürmekte ısrar eden öğrencilere bu değişikliğin “daha iyi hizmet” amacıyla
söz konusu olduğunu açıklaması ise trajikomik bir tiyatro oyunundan fırlamış
görünüyor.
Bilimin, özgür düşüncenin, sanatın ve en önemlisi bütün bunları içinde
barındıran kamusal alanın tezahürü olan üniversitelerde öğrenci etkinliklerine
yönelik tasfiye girişimlerinin, yönlendirme çabalarının ardında yatan zihniyeti
tanıyoruz. Her gün gazetelerde, televizyonlarda bu zihniyetin izlerini
görüyoruz. “Hizmet için” ya da “kamu yararına” diye sunulan projelerin aslında
kamunun fikrini almadan gerçekleştiğini biliyor ve kime hizmet için ya da neyin
yararına yapıldığını merak etmeden duramıyoruz. Hal böyle olunca,
üniversitelerde kendine yer bulan aynı zihniyetin “daha iyi hizmet” amacıyla
biz tiyatro gruplarını mekansız, sahnesiz bırakmasına da şüpheyle yaklaşıyoruz.
Kendimizi ifade ettiğimiz, derdimizi
dillendirdiğimiz, sanatımızı icra ettiğimiz kamusal alanlarımızı savunmak bizim
en tabi hakkımız. Fakat bu hakkın gasp edildiğini, sahnelerin bizlere bir
"nimet" gibi sunulduğunu ve sonra da fütursuzca elimizden alındığını
görüyoruz. İşte bu noktada, çalışma mekanlarımızı, sahnelerimizi elimizden
alarak bizi kamusal alandan kovmaya çalışan bu zihniyete, her yeri çalışma
mekanına, sahneye çevirerek cevap veriyoruz. Çünkü üniversitenin bize, düşünen,
tartışan ve üreten üniversite bileşenlerine ait olduğunu ve böyle bir
zihniyetin üniversitelerde hiçbir şekilde barınamayacağını biliyoruz. Çünkü
üniversite bizim, üniversite biziz.
Üniversite tiyatrolarına yönelik her müdahalede bunu yeniden hatırlarken,
İstanbul Üniversitesi ÖKM Sahnesi ve Fen Fakültesi Tiyatro Kulübü’nün yanında
olduğumuzu, çalışma mekanlarına yeniden kavuşmaları için birlikte mücadele
edeceğimizi ilan ediyoruz.