Bilindiği üzere Boğaziçi Üniversitesi Oyuncuları (BÜO),
Bertolt Brecht’in ‘Sezuan’ın İyi İnsanı’ oyununun TAKSAV Festivali sahnelemesi
öncesinde Brecht’in telif haklarını dünya çapında elinde bulunduran Shurkamp
Verlag adlı kurumun Türkiye’deki temsilcisi olan ONK Ajans tarafından telif
ödemesi talebine maruz bırakıldı. Kulübün kar amacı gütmedikleri yönünde
yaptıkları açıklamalara ve telif ücreti ödemek konusundaki tüm karşı
çıkışlarına rağmen, üniversite yönetimiyle irtibata geçen ve tek bir temsil
için 700 TL telif ücreti tahsil eden ajansın bu tavrını, amatör olarak faaliyet
gösteren birçok üniversite tiyatro topluluğu bir bildiri yayınlayarak kınadı. Yürütülen
kampanya ile ilgili olarak oluşturulan internet sitesi aracılığıyla kamuoyundan
birçok kişinin görüşlerine yer verilmiş, ajansın bu tavrına şu ana kadar birçok
tepki gösterilmiştir. Son olarak telif haklarıyla ilgili olarak çalışan
akademisyenlerden Doç. Dr. Savaş Bozbel’den alınan görüşler ajansın hem telif
haklarıyla ilgili yasaya uygun olmayan bir talepte bulunduğunu hem de bu konuda
yetkili bir kurum olmadığını gösteriyor. Yürütülen kampanya sonrasında açıklama
yapmak durumunda kalan ajans, kendilerinin Shurkamp Verlag’ın direktifleri
doğrultusunda hareket ettiğini söyleyerek tavrının arkasında durdu ve
gönderdikleri e-posta’ya iliştirdikleri izin belgesiyle, biz amatör
tiyatroculara bundan sonraki süreçlerimize başlarken sıklıkla dolduracağımıza
inandıkları ‘izin belgesini’ de iliştirmeyi ihmal etmedi.
Biz de Taşkışla Sahnesi olarak bu konu ile ilgili bir bildiri kaleme aldık:
Bir sabah
uyandığınızda bildiğiniz her şeyin birileri tarafından yeniden yazılmasıyla
başlayan romanlarda gibiyiz. Yasa koyucular, şimdiye kadar suç olmayan bir şeyi
suç olarak addetmeye başladıklarında şimdiye kadar işlediğimiz suçlar yaramaz
çocukluğumuzdan anılar olarak kalacak galiba. 1959 yılından bugüne Türkiye’de
telif haklarının savunusunu yaptığını söyleyen bir ajansın amatör tiyatroların
kapısını çalmasının 2012 yılına denk gelmesini, acaba ülkemiz açısından
gecikmiş bir demokrasi uygulaması olarak mı düşünmeliyiz? Açıklamasını
“emeğe saygı” ve “hakların korunması” gibi sözlerle süsleyen ajansın, telif
konusunda amatör tiyatrolara “imtiyaz tanıdığı” son 50 yılda, telif ödemediği
için köşeyi dönen, yazarların haklarını gasp edip “mülklerine” saldıran bu
amatör tiyatrocuların kim olduğunu da açıklayarak bizleri aydınlatmasını
bekliyoruz.
Galiba ONK ajans ve
Almanya’daki Shurkamp Verlag’a teşekkürü borç bileceğimiz bir döneme giriyoruz.
Zira üniversitede faaliyet gösteren
biz amatör tiyatroculara, çağımızın gerisinde kalmamamız gerektiğini
gösterirken, bizi kadife eldivenleriyle
yüzyıllık uykumuzdan uyandırıyor ve kendimize getiriyor. Kadife eldiven, faaliyetlerimizi dışarıdan
parayla tuttuğumuz eğitmenlere yaptırmayı, üyelerimizden aidat toplayarak ve
sponsorlar bularak bir yandan zorlu piyasa koşullarına hazırlanmamızı bir
yandan da üniversitemize yük olmamamızı öğütlüyor. Her üretim ilişkisinin
metaya dönüştürülebildiği fırsatlar çağında amatör
faaliyetlerin de bir an evvel çağa ayak uydurması gerektiğinin altını çiziyor.
Madem yıllardan
beridir üniversitelerde, koridorlarda, amatör tiyatro şenliklerinde bir araya
gelip oyunlarını sergileyen ve bizim de onlardan bayrağını devraldığımız amatör
tiyatro geleneğine kesilen faturayı biz zarftan çıkardık o halde anlatalım. Amatör tiyatro,
yazarının ölümünden kaç yıl geçtiğini hesaplamaz, onun yazarı provayı bir
köşeden izler gizlice. Oyununu okuduğu andan itibaren yazar odanın içerisinde
yürümeye başlar, okuyucu uzuvlarına hâkim olamadığı hareketlere meyleder, dış
dünyadan garipseyen bakışlara maruz kalır. Amatör, yazarını elinden tutup
müzelik ikametgâhından çıkarır, onunla aynı masada oturur, tartışır, kavga
eder, bazen ona mezarında takla attırır, bazen şaşırtır, bazen yüzüne muzip bir
gülümseme kondurur seyircilerin arasında oturarak oyuncuya göz kırparken.
Amatör tatmin etmez, arzu uyandırır. Seyircisi ondan mükemmel olmasını
beklemez, eksik olmalıdır bir şeyler ki her zaman daha iyiyi yapabileceğine
dair olan heyecanını korusun. Oradan buradan aşırdığı (çoğu zaman okulun
demirbaşından), üç kuruş paraya pazarlık yaparak aldığı dekorlardan hayallerini
kurar. Amatörün müziği çağın
müziğinden farklı çalar, bu yüzden harmoniyi bozar.
Oyunları ve
hayatıyla merak etmeyi ve sorular sormayı bize öğreten ve ruhumuzun amatör
tarafını canlı tutan bir yazar olarak Brecht’in amatör tiyatro için anlamının
oldukça önemli olduğunu düşünüyoruz. İçerisinde bulunduğu dönem koşullarına
rağmen radikal tavrını ve sistem eleştirisini her daim yapmayı sürdüren bir
tiyatrocu olarak Brecht’in eserlerinin ‘piyasa söylemi’ne alet edilmesi, bu
bağlamda kâr amacı güdüp gütmeme konusunun üniversite tiyatrolarında tartışılır
hale getirilmesi bize kadife eldivenin arkasında koca bir demir yumruk olduğunu
ispiyonluyor. Biz amatör tiyatrolar olarak yapılan bu ‘nazik’ teklifi reddediyor,
yine müziğimizi çalmaya ve harmoniyi bozmaya devam ediyoruz!