Antigone (Sophokles) - Dramaturji Notları

Hazırlayan: İrem Seyhan, Öykü Gürpınar

Bu metin, 2011 dönemi eğitim prodüksiyonu olan "Antigone" (Sophokles) kapsamında yapılan arka plan çalışmalarını ve dramaturji tartışmalarını aktarmak amacıyla hazırlanmıştır.


A. METİNİN ANLATI DÜZLEMİ

1. Olay Örgüsü (Hikaye):

Kral Oedipus Thebai’yi terk ettikten sonra tahtı iki oğlu Polyneikes ile Eteokles’e bırakmıştır. Bu iki kardeş, ülkeyi sırayla yönetme kararı alırlar. Ancak sıra Polyneikes’e geldiğinde Eteokles tahtı bırakmaz ve kardeşini şehirden kovar. Kovulan Polyneikes Argos’a gider, orada bir evlilik yapar ve 7 komutanı ikna edip kendine bir ordu toplar; Thebai kapılarına dayanır. Savaş, Thebai’nin üstünlüğüyle sonuçlanır ancak Eteokles ve Polyneikes birbirlerini öldürürler. Bunun üzerine Argos ordusu çekilir ve Kreon Thebai’nin yeni kralı olur. Yeni kral Kreon Eteokles’i bir kahraman ilan eder ve güzel bir törenle Hades’e uğurlar. Polyneikes’i ise vatan haini ilan edip, cesedini kurda kuşa yem olsun diye açıkta bıraktırır.

Oedipus’un diğer evlatları Antigone ve İsmene’dir. Yasağı duyan Antigone İsmene’den Polyneikes’in cesedini gömebilmek için yardım ister. İsmene korkar ve teklifi reddeder. Ancak Antigone, İsmene’ye rağmen kardeşini gömmeye kararlıdır. Muhafız, Kreon'a Polyneikes'in gömüldüğünü haber verir. Kreon, ölümle gözdağı vererek, o kişinin yakalanmasını buyurur, az sonra da yine muhafız, Polyneikes'i gömerken yakaladığı Antigone'yi getirir. Kreon Antigone’yi ölüme mahkum eder; Haimon'un babasını yatıştırıcı, yalvaran sözleri sonuçsuz kalır: Antigone, zindanda ölümü bekleyecektir. Tanrıların Polyneikes'in gömülmesini istediğine ilişkin sözleri Kreon tarafından geri çevrilen Kahin Teiresias, işlediği bu suçtan ötürü Kreon’un ailesinin felakete uğrayacağını söyler; Kreon, istemese de, Polyneikes'in gömülerek Antigone'nin serbest bırakılmasını buyurur. Emin olmak için kendisi zindana gider. Birazdan bir haberci, Kreon'un karısı Eurydike'ye gömme işleminden sonra zindana giden Kreon'un, kendi canına kıymış olan Antigone ile karşılaştığını, bunun üzerine öfkeye kapılan Haimon'un babasını öldürmeye kalktığını, başaramayınca kılıcıyla kendi canına son verdiğini bildirir. Bu kara haberleri alan Eurydike, içeri girer ve yaşamına son verir. Oğlunun ölü bedeniyle geriye dönen Kreon bu kez karısının ölüsüyle karşılaşır. Devletin iyiliğini ailenin iyiliğinin üstünde gören kral cezalandırılmış; tüm ailesi yıkıma uğramıştır. Artık Kreon’un tek istediği ölmektir. Ancak buna izin verilmez; çünkü yapması gereken işler, gömülmesi gereken ölüler vardır.


2. Metnin Tarihsel Bağlamı

M.Ö. 440‘lı yıllarda Sofokles tarafından yazılmıştır. Daha sonra bir üçlemeye dönüşmüştür. Dönemin tarihsel olaylarına ve oyunun nasıl bir ortamda yazıldığına dair bilgilere aşağıda ulaşacaksınız.

a) Dönemin Siyasi durumu

MÖ 495-429 yılları arasında yaşadığı tahmin edilen Perikles, Atina’nın aristokrat ailelerinden Alkmeonidai’ye mensuptu. Perikles MÖ 461’de, arkhon’luk seçiminin kuraya bağlanması sonrasında her yıl üst üste seçilebilmek mümkün olan ve bu sayede rütbede kalıcılık sağlayabilen on generallik kuruluna seçildi.

Atina’nın o dönemde ekonomik olarak kazandığı zenginliklerle beraber, Perikles tarafından yoğun bir imar faaliyeti başladı. Ancak, imar ile ilgili yaptığı harcamalar, özellikle siyasi alandaki rakiplerinden büyük eleştiriler aldı. Ayrıca muhafazakârlarla arasında da sık sık sorunlar yaşanan Perikles, eski düzeni değiştirerek yerine yeni bir düzen koymaya yönelik reformlar gerçekleştirdi. Kimi kaynaklarda Perikles’in demokratik görünen uygulamalarının aslında bir tiranlığa hizmet ettiği, ünlü tarihçi Thukydides’in Perikles döneminden “sözde demokrasi dönemi” olarak bahsettiği de belirtilmektedir.

Sparta ile yapılan Pelopennessos savaşı sırasında hayatını yitiren askerler için Perikles’in yaptığı ünlü cenaze söylevi bu dönemde Atina demokrasisini en iyi yansıtan kaynaklardan biri olarak kabul edilmektedir:

“Bizim anayasamız komşu devletlerin kanunlarından taklit edilmedi. Bizler başkalarını taklit etmek yerine onlara örnek olmayı yeğleriz. Sahip olduğumuz yönetim tarzı belli bir azınlığın yerine çoğunluk tarafından desteklenmektedir ve bu yüzden demokrasi olarak adlandırılır. Kişisel meselelerin çözümü hususunda herkes yasalar önünde eşit haklara sahiptir. Burada daha yüksek mevkilere atanmaları için kişilerin sahip olduğu mülklerin önemi yoktur. Tam tersine sahip olunan faziletler ve yetenekler kamusal görevlerde bir vatandaşın diğerine göre daha yüksek bir mevki elde etmesini sağlar. İnsanların yoksullukları onların kamu yararı için iyi bir görevde bulunmalarına mani olmaz. Özgürlük bizlerin yönetimsel meselelerimizden kendi günlük meselelerimize kadar hayatımızın her alanına yayılmıştır. Burada hiç kimse yaptığı eleştiri yüzünden hakarete uğramaz. Bizler komşularımıza başlarına buyruk hareket etmelerinden dolayı kızgınlık beslemeyiz ve hatta onların saldırgan olmayı başaramamış incitici bakışlarına dahi izin veririz. Her şeye rağmen kendi iç yaşantımızda sahip olduğumuz bu huzur bizleri kanunsuz vatandaşlar haline getirmez. Bizler yasalar önünde kendi yetki verdiğimiz kişilere karşı sorumluyuzdur ve onların özellikle mazlumları korumakla ilgili yasalarına uyarız. Bu yazılmamış kanunların çiğnenmesi bizim için utanç verici bir şeydir.”

Diğer yandan Sparta ile yapılan barış uzun sürmedi. Delos birliğinin Atina’nın egemenliğine girmesinden yakınan devletler Sparta ile dirsek temasına girdi. İlk olarak Perikles’i yönetimden uzaklaştırmaya çalışan Sparta, bunu başaramadı. Bunun da etkisiyle Sparta ile Atina arasındaki gerginlik doruğa çıktı ve MÖ 431’de 27 yıl sürecek olan Pelopennessos savaşı başladı.

MÖ430 yılında Atina büyük bir veba salgınının etkisine girdi. Buna rağmen, Perikles 150 gemilik bir donanmayla Sparta’ya karşı harekete geçti. Özellikle yaşanan veba salgınının etkisiyle ümitsizliğe kapılan Atina halkı barış taraftarıydı ve Perikles’i uyguladığı politikalar nedeniyle para cezasına çarptırarak onu görevden uzaklaştırdı. Fakat kısa bir süre sonra generallik görevini üstlenecek bir kimse çıkmadığından Perikles MÖ 429’da tekrar bu görevi üstlendi. Ancak o da ailesi ve birçok yurttaş gibi veba salgınından dolayı aynı yıl hayatını kaybetti.

Bakış açısına göre demokratik ya da tiran olarak yorumlanabilen Perikles, Antigone oyunundaki Kreon’la benzerlikler göstermektedir.

b) Mitolojik Arkaplan

Antigone, eski ve önemli bir efsanenin son basamağındadır. Bu efsane Oedipus Efsanesi’dir. Sophokles bu efsaneden esinlenerek, Thebai üçlemesini yazmıştır. Bu üçleme olay sıralamasıyla; ‘Kral Oedipus’ , ‘Oedipus Kolonos’ta’ ve son olarak ‘Antigone’.

Laios, Kreon'un kız kardeşi İokaste ile evlenir. Bu evlenme sonunda hiç çocukları olmadığından Laios, karısını yanına alarak müziğin, ateşin ve kehanetlerin Tanrısı Apollon'a danışmak üzere Delphi'ye gider. Çocukları olması için yalvarırlar. Tanrı, krala bir erkek çocuğu olacağını, fakat çocuğun büyüyünce kendisini öldürerek anası ile evleneceğini ve aileye felaket getireceğini haber verir. Gerçekten de çok geçmeden Kraliçe İokaste bir erkek çocuk doğurur.

Fakat Kral Laios, tüm soyuna felaket getirecek bu çocuğu istemez. İokaste çocuğun ayak bileklerini delip birbirine bağlayarak (şişmiş-incinmiş ayak anlamındaki Oedipus adı buradan gelir) Kithaeron dağına bırakma görevini bir kölesine verir. Bu vazifeyi alan adam, çocuğu Kithaeron dağına götürerek tek ayağından bir ağaca asar. Korinthos (Corinthe) kralının sürülerini güden çobanlar, çocuğu kurtarıp saraya götürürler. Kral ve kraliçe kendilerinin çocuğu olmadığından bu çocuğu evlat edinir ve ona Oedipus adını koyarlar. Kral Polybos'un sarayında büyütülen bu çocuk kralı öz babası, kraliçeyi de öz annesi sanmaktadır.

Yetişkin olduğunda evlat edinildiğine dair söylentiler duyar. Önceleri umursamaz ancak bir akşam eğlencesi sırasında sofradakilerden biri ona ‘sözde prens’ diye hitap edince öfkelenir. Böylece Oedipus, doğumunun esrarını çözmek ister ve Delphi şehrine giden kutsal yolu tutar. Onun aslının ne olduğuna dair hiçbir şey söylememekle beraber Tanrı Apollon, ona babasını öldüreceğini ve annesiyle evleneceğini anlatır. Kendini Korinthos kralının öz evladı sanarak büyüyen Oedipus, bu felaketten sakınmak için kral ve kraliçenin yanına, yani saraya dönmez.

Phokis'e gitmek üzere yola çıkan Oedipus, Thebai yakınlarında; iki yolun kavuştuğu bir noktada bir araba ile karşılaşır. Araba o kadar hızla yanından geçer ki tekerleklerden biri onun ayağını ezer. Bu dikkatsizliğe çok kızan ve canı yanan Oedipus, adamın arabacısına öldürücü bir darbe vurur. Adam, arabacısının öcünü almaya hazırlanırken, Oedipus tarafından öldürülür. Oedipus farkında olmamakla birlikte, çok daha sonra keşfedeceği gibi öz babası olan Thebai Kralı Laios'u öldürmüştür. Laios'un katlinden sonra taht Kraliçe İokaste'nin kardeşi Kreon'a geçer. Bu kaza, Oedipus'u kendi lanetiyle yüz yüze getirecek olayların başlangıcıdır.

Bu arada Thebaililere nedense kızan Hera tarafından gönderilen Sfenks adında acayip bir yaratık memleketi mahvetmektedir. Bunun göğsü, yüzü kadına, gövdesi aslana, kanatları bir kartala benzer. Thebai civarında; şehre gelen ana yola hakim bir kayanın üstünde yer tutan bu yaratık her geçene bir bilmece sormakta, çözemeyeni öldürmektedir. Kreon, bu felaketten vatandaşlarını kurtarana krallığını bağışlayacağını ve kardeşiyle evlendireceğini ilan eder.

Yolculuğa devam eden Oedipus, işte bu Sfenksle karşılaşır. Sfenksin bulmacasını yolcular bilmek zorundadır, yoksa Sfenkse yem olacaklardır. Bilmece ise şöyledir: "Sabah dört, öğleden sonra iki, geceleri ise üç ayakla yürüyen şey nedir?" Oedipus doğru cevabı veren ilk kişi olur: "İnsan. Çünkü bebekken emekleyerek dört, yetişkinken iki, yaşlıyken de baston yardımıyla üç ayakla yürür." Doğru cevaba çok şaşıran Sfenks, kendisini uçurumdan atarak intihar eder. Onları Sfenks’ten kurtardığı için kendisine minnettarlık duygusu besleyen Thebai halkı, Oedipus'u kral yapmaya karar verir. Zaten Kreon da Sfenks’ten şehri kurtarana kraliçe İokaste ile evlenmeyi vaat etmiştir.

Ve Oedipus, İokaste’yle evlenip tahta geçer. Dört çocukları olur: Eteokles ve Polyneikes, erkek; Antigone ve İsmene, kız. Bu evlenmeden Tanrılar iğrenip Oedipus'tan öç almak isterler. Bunun üzerine, Thebai bölgesi baştan başa bir felaket yaşamaya başlar. Oedipus, Kreon’u Delphoi kentine Apollon’a yollamıştır. Apollon’un şehri kurtarmak için gösterdiği yol nettir: Thebai’de mutluluk içinde yaşamakta olan günahkarın ülkeden kovulması. Oedipus eski kral Laios'a karşı işlenip cezasız kalmış olan cinayetin söz konusu olduğunu düşünür; suçluyu cezalandırmaya ant içer. Kör kahin Teireisias'a sorar, kahin açığa vurur ki, katil Oedipus'un ta kendisidir, hem de kendi annesinin kocasıdır. Oedipus inanmaz. Kreon’un tahtta gözü olduğunu düşünür ve araştırmasını devam eder. Laios'un Delphoi'ye giderken öldürüldüğünü öğrenir ve aklına aynı yolda karşılaşıp öldürdüğü yaşlı adam gelir. Eş zamanlı olarak Corinthe kralı yani babası Polybos'un ölüm haberini alır ve haberi getiren ulak ona Polybos'un oğlu olmadığını açıklar. Öte yandan Oedipus, Iokaste'dan duyduğu bir öyküyü hatırlar: Iokaste'ın ilk kocasından bir çocuğunun ölmesi için ormana bırakılması. Oedipus ormana bırakılan çocuğun kendisi olduğunu anlar. Kehanet gerçek olmuştur. Çaresizlik içinde Iokaste'in altın iğneleri ile gözlerini oyar ve kızı Antigone'nin izinde yollara düşer. İokaste de kendisini odasında asar. Günahları yüzünden kan ve kedere gömülen, herkes tarafından terk edilen Oedipus artık sadece kör bir dilencidir.

Oedipus, kendi öz evlatlarının da hakaretine maruz kalır. Bilmeden işlediği günahların acısını çeken kral şimdi artık kör bir dilenci olmuştur. Sadık Antigone, ihtiyar ve kör babasını bırakmaz. Bu yüzden Antigone, evlatların babalara karşı gösterdikleri fedakarlığın ve bağlılığın simgesi olarak kalır.

Oedipus, tahtı birer sene arayla yönetmek üzere oğullarına bırakıp, şehri terk etmiştir. Büyük kızı Antigone ile birlikte şehir şehir gezer. 10-15 yıl sürgünde geçer. Yola koyulduklarında henüz küçük bir kız olan Antigone artık yetişkin bir kadındır. Yolları Kolonos’a düşer. Burası kutsal bir yerdir. Oedipus, Kral Theseus’a sığınır. Oğulları Eteokles ile Polyneikes, Oedipus'u kullanmak, onu kendi çıkarları için vesayetleri altına almak isterler. Aralarındaki kavga kızışmıştır ve Oedipus’u vesayetine alan kişi kazanacaktır. İsmene bu haberi getirir; "Mezarsız kalırsan, gömüldüğün yer bilinmezse, bu onlara felaket getirecekmiş. Bu yüzden başına buyruk olamayacağın bir yere, Thebai'nin yakınına götürmek istiyorlar seni." Bunun üzerine Oedipus, Kreon ve öz oğullarını Atina Kralı Theseus'un yardımıyla kovar. Polyneikes de bir ara ortaya çıkıp Oedipus’a yalvarır. Ama Oedipus kabul etmez. Polyneikes’e Thebai’ye saldırmamasını yoksa her ikisinin de öleceği kehanetinde bulunur. Polyneikes’in Antigone’den bir isteği vardır: Bir mezar! Antigone de Polyneikes’e savaşa devam etmemesi için yalvarır. Ancak bu artık bir şeref meselesidir. Çilesinin sonuna gelen Oedipus ölünce ruhu kutsal bir kata yükselir.

Bu noktada Eteokles ile Polyneikes arasındaki savaş şöyle gelişir:
Eteokles ile Polyneikes sıra ile birer sene Thebai krallığı yapmaları hakkında bir anlaşmaya varmışlardır. Ancak bir süre sonra; Eteokles tahtı kardeşine bırakmaz. (Tahtı kardeşine neden bırakmadığına dair iki adet yorum bulabildim: Bunlardan birincisi; Polyneikes’in safahat düşkünü olması sebebiyle Eteokles’in her yıl Thebai’yi kalkındırmaya en baştan başlamak zorunda kalması; ikincisi ise Kreon’un taht için bu iki kardeşi birbirlerine düşürmüş olma olasılığı.) Bir olay çıkarmasın diye Thebai'yi terk etmeye zorlanan Polyneikes, Argos'a varır. Argos Kralı’nın kızıyla evlenir ve oranın kralından haksız ve sözünde durmayan kardeşini zorla yola getirmek için yardım ister. Yedi şef tarafından kumanda edilen muazzam bir ordu Argos'tan hareket ederek gelir ve savaş başlar. Çok uzun süren ve çok kanlı olan savaştan iki taraf da bıkar. Neticede Thebaililerle, Argoslular, krallık isteyen iki kardeşin başa baş vuruşmasına ve hangisinin kazanırsa onun kral olmasına karar verirler. Eteokles ile Polyneikes arasında bir mücadele başlar. Sonunda iki kardeş aynı zamanda mızraklarım birbirlerine saplayarak ölürler.

Ve Antigone’nin hikayesi burada başlar.

c) Mitolojik Göndermeler

Metinde Antik Yunan’a ait Tanrılar ve isimleri ayrıca şehir isimleri bulunmaktadır. Aşağıda bu bilinmeyen kelimeleri bulacaksınız.

Zeus: Yunan Mitolojisinde göklerin tanrısı ve Olympos tanrılarının başıdır. Gök Tanrı olarak anılan doğanın kendisi değil, doğayı insan düzenine benzer bir düzene sokup, yönetimini ele alan insan tanrıdır. İnsanlarla kartalı aracılığıyla iletişim kurar.

Zeus’un özellikleri şöyledir:
- Konukseverlik(Merhamet): Sığınan bir garibe iyi davranılmasını buyurur.
- Adillik: Zeus hakka dayanan, insanca bir düzenin kurucusu ve koruyucusudur.
- Zeus’un kadere direkt etkisi yoktur.Daha doğrusu kadere etki etmesi başka sonuçlar doğuracağından etki etmemeyi daha adil bulur.
- Çapkındır. Yattığı kadınlar ve tanrıçalar karısı Hera tarafından cezalandırılırlar.

Argos Ordusu: Polyneikes’in komutanlığında Thebai’ye saldıran ordu.

Argos: Mora Yarımadası’ndaki antik yunan şehri.

Dionysos (Bakkhos) : Aslında bir Lidya Frigya tanrısıdır. Dışarıdan gelmiştir. Yunan eli bu tanrıyı kabul etmekte oldukça zorlanmıştır. Euripides’in Bakkhalar adlı eseri de bunu anlatıyor. Ancak Yunanlıların bunu kabul etmesi için Dionysos Olymposlulaştırılmıştır. Kadmos kızı Semele Zeus’la birleşir. Ama onun tanrı olduğuna inanmaz. Bunu kanıtlamak isteyen Zeus, onu yıldırımıyla öldürür. Karnındaki çocuğu Zeus baldırına diker ve Dionysos oradan doğar. Etimolojik olarak iki kere doğan anlamına gelmektedir. Üzüm hasadının, bağın ve şarabın tanrısı. Doğa sırlarına ve gücüne erişebilmenin; tanrılaşabilmenin yolunu sarhoşlukla açar. Bu yüzdendir ki; delilik ve uyuşturucu da bu tanrıyla birlikte anılır. Grek tiyatrosunun itici gücü de bu tanrıdan gelir. Kutlamalar ve coşkulu faaliyetler Dionysos’a adanarak ondan esinlenerek gerçekleştirilir.

Hades: Yeraltı ve ölüler tanrısıdır. Hiçbir kurban hiçbir yakarış yüreğini yumuşatmaz. Zeus’un kardeşlerindendir.

Toprak ana: (Demeter) Persephone’nin annesi.

Persephone: Zeus’la Demeter’in kızı. Persephone çiçek toplamaktadır. Birden yer yarılır. Hades arabasıyla gelir ve Persephone’yi kaçırır. Ona sihirli meyve nardan ikram eder. Meyveyi kabul eden Persephone Hades’e aşık olur. Toprak tanrısı Demeter yasa boğulur. Toprağın bereketi kaçar kıtlık başlar. Çözümü Zeus bulur. Persephone yılın 9 ayı (güz,bahar ve yaz mevsimlerinde) yeryüzünde olacak; kışın kocasının yanında kalacaktır.

Erynid’ler: Yer altındaki intikam tanrıçaları. Suç işleyenin özellikle adam öldürenin peşine köpek kılığında düşerler. Onları sonsuza kadar kovalayarak çıldırtırlar.


B. METNİN ANLAM DÜZLEMİ

1. Oyunun Ana Teması (Ne Anlattığı) ve Rol Kişilerinin Katkısı: Metnin Antik Yunan Çerçevesinde Okunması

Antigone metni gelenek ve devlet arasında uyum olması gerektiğini aksi halde felaketlerin gerçekleşeceğini anlatır. Antigone karakteri sıkı sıkıya geleneklere bağlı ve aile sevgisi uğruna ölümü göze almış bir kadındır. Oyunun diğer önemli karakteri Kreon ise, savaş sonrası Thebai’nin başına geçmiş, kendisini ve otoritesini kabul ettirmek isteyen, bu yüzden de öldükten sonra bile kentin dostu ile düşmanını ayrı tutan bir kraldır.

Oyun, Antigone ve İsmene’nin saray önünde konuşmalarıyla açılır. Antigone kardeşini gömme kararı almıştır. Bu karardaki Antigone’nin hiç yumuşamayan inadı, hem Polyneikes’in kendisinden istediği mezara (bkz: Oedipus Kolonos’ta) hem de bir ölü yakını ve kadın olarak kendisine dönem toplumu tarafından yüklenen göreve bağlanabilir. Dönemde kadından beklenen devlet kurallarına ve geleneklere sorgusuz, şartsız bağlılıktır. Yas tutmak da aile içerisindeki kadınlara ait bir görevdir. Antigone’nin kardeşini gömmeye çoktan karar verdiği, ilerde de göreceğimiz üzere, bunu pekala tek başına yapabileceği ancak İsmene’yle, onun hala geleneklere bağlı ve görevini yerine getirecek soylu bir kadın mı, yoksa soyunun yozlaşmış bir çocuğu mu olduğunu anlamak için onunla görüştüğü anlaşılıyor. Başka bir deyişle Prologos’ta Antigone, İsmene’ye kardeşini gömme şerefini bahşetmektedir.

İsmene dönemin ideal kadın tipidir. Geleneklere önem verir ancak erkeklerin kararlarına da karşı koyamaz ve kendisine söyleneni yerine getirir. Antigone’nin ölümü göze alışının nedenlerini de burada görürüz. Dönemin akrabalık ilişkilerine ve aileye verdiği değer oldukça yerleşmiş durumdadır. Antigone tüm akrabaları yeraltında olduğu için ve onların yanında sonsuza kadar kalacağına inandığından, onların hoşuna gitmeyi tercih etmiştir ve bu uğurda ölümü kabullenmektedir. Oyun süresince birçok kere ölümü istediği sonucuna varıyoruz ancak bu ölümü isteme günümüz depresyonuyla karıştırılmamalıdır; Antigone soyu itibariyle çok cefa çekmiş babası ve kardeşi Oedipus’la dilencilikle yaşamını sürdürmüştür. Ölümü, yaşadığı hayat, yaşamak olmadığı için bir kurtuluş olarak görmektedir.

Parados’ta Koro Argos ve Thebai arasındaki geçmiş savaşı anlatır. Polyneikes’in vatan haini olarak görüldüğü net olarak bellidir. Yine de Polyneikes’e saygılı davranılır. Antik Yunan toplumunda düşman aşağılanmaz. Her iki ordu da mert kabul edilmiştir. Koroya göre Polyneikes ve Argos ordusu hatalıdır; ancak dönemin kaderci zihniyeti hemen gözümüze çarpar: Zeus Argos’u ve Polyneikes’i zaten cezalandırmıştır.

Kreon krallığıyla ilgili fikirlerini açıklar. Koronun tersine, düşmana karşı aşağılayıcı bir tavrı vardır. Polyneikes’in gömülmeme kararının uygulanması onun otoritesini kabul ettirmesi için önemlidir. Yasağa karşı çıkılması otoritesini sarsar korkusuyla oldukça sert mizaçlı bir tavır sergiler. Burada yani Birinci Episod’da Kreon’a ilk kez ölünün gömüldüğü haberi verilir. Muhafız, yani bir köle, görevini yapmamış olmanın huzursuzluğuyla ve aslında odağı kendisinden kaydırarak kellesini kurtarma arzusuyla yine de oldukça kaderci bir yaklaşımla ölünün gömülüşünü haber verir. Koro Kreon’un Tanrı yasalarına karşı çıktığı imasını yapar. Kreon Tanrılarla savaşamayacağından, rüşvet konusunu öne sürer, olayı çarpıtır. Muhafız suçluyu bulmak üzere gönderilir.

Koro insanın üstün özelliklerini sıralar. Koronun çelişkili ifadeleri dikkatimizi çeker elbet. Koro Birinci Stasima’da Tanrıların yasalarına ve devletin kanunlarına uyulması ve erdemli olunması gerektiğini savunur. Oysa elimizdeki çatışma işte tam da bunun gerçekleşmediği anda olan çatışmadır. Devlet yasaları ve Tanrı yasaları çelişmektedir.

Muhafız, Antigone’yi ölüyü gömerken yakalayıp Kreon’a getirdiğinde hala can korkusu taşımaktadır. Antigone’ye üzülse de emir kuludur ve bunu vurgulayıp çıkar. Antigone suçunun farkında olduğunu ve cezasına razı oluşunu gösterir. Ölümü göze almış biri olarak sözünü sakınmaz, Kreon’u kendisini Tanrılarla bir tutmakla suçlar. Kreon’un Antigone’ye söylediği suçlayıcı laflar genelde kadın olması üzerindendir ki bu da oyunun kilit noktalarındandır: Bu suçu işleyen bir vatandaş olsaydı bile taşlanacaktı, değil ki bir KADIN! Kreon’un İsmene’yi de suçlamasının ardından, İsmene, oyunun başında Antigone’nin bulunduğu ruh haliyle Kreon’un karşısına çıkar ve Kreon’un gözünde suçu, Antigone’nin gözünde ise kardeşini gömme şerefini paylaşmaya çalışır. Artık onun da kaybedeceği bir şey kalmamıştır. Ancak Antigone İsmene’yi çoktan kardeşlikten silmiştir. Polyneikes’e gösterdiği sevgiyi ve anlayışlılığı İsmene’ye gösterememektedir. İsmene, Antigone’nin yanında ölemeyeceğini anlayınca Kreon’u kararından vazgeçirmeye çalışır. Kreon’un oğlu Haimon’la Antigone arasındaki sevgi bağına dikkat çeker. Ancak Kreon Antigone-Haimon ilişkisine tamamen maddesel yaklaşmakta, tarla tohum gibi üremekle ilgili bağlantılar kurmaktadır.

İkinci Stasima’da Koro tekrar Tanrılar ilişkisine ve Thebai felaketlerine dikkat çeker.

Kreon ve Haimon’un karşı karşıya gelişi dönemin retorik tartışmalarına iyi bir referans vermektedir. Kreon da Haimon da iyi konuşurlar. Haimon halka daha yakın olduğunu gösterir. Kreon’u halka göre karar vermeye ikna etmek ister. Babasını över. Argüman olarak da aşkından ziyade Kreon’un saygınlığını koruması gerekliliğini ortaya koyar. Kreon bir kadının kölesi olmakla Haimon’u suçlarken, ülkeyi halka göre yönetmeyeceğini de açıklayarak tiranlığını ilan eder. Kreon ve Haimon tartışması hem baba-oğlun hem de iki yunan vatandaşının tartışmasıdır.

Koro Üçüncü Stasima’da önce bir aşk güzellemesi yapıp baba ve oğul arasındaki tartışmayı aşka bağlar. Yaşadığımız modern zamanlarda Koro’nun tek sesli ele alınamayacağı buradaki çelişkilerden de iyice anlaşılmaktadır.

Antigone’nin ölüme gidişi sırasında Koro bir yandan ağıt yakar, fakat bir yandan da dik başlılığı yüzünden bu cezaya çarptırıldığını savunur. Bu bölümde Antigone hiç evlenmemiş olmasına sık sık vurgu yapar. Bu uğurda vazgeçtiklerini tüm insanlara duyurma isteğindedir. İsmene’yi artık kardeşinden saymamaktadır, kendisinden son Thebai ecesi olarak bahsetmekte bir beis görmez. Ölümü beklerken, elinden kral tarafından öldürülme şerefi alınan Antigone eylemini değil ama Tanrılara olan bağlılığını sorgular. Başına ölümden de beteri gelmektedir. Ölüler ve diriler arasında sıkışıp kalmış, yersiz yurtsuzlaştırılmıştır.

Koro başka mitolojik olaylarla, Antigone’nin ölümünü bağdaştıran bir tirad atar.

Kör kahin Teiresias, güvenilir çırağı yardımıyla oluşturduğu kehanetleri Kreon’a sunar. Tanrılarla direk iletişimi olan ve şimdiye kadar hiç yalan söylememiş olan Teiresias’ı önce rüşvetle suçlasa da Kreon, Koronun artık kararlarına bağlı olmadığını görür ve onların da uyarmasıyla istemeye istemeye ölüyü gömmeye ve Antigone’yi kurtarmaya karar verir.

Koro umutla dolar, her şeyin olumlu sonuçlanacağına inanır. Antik Yunan dönemindeki geç kalmışlık ilkesi de buradan itibaren kendini gösterir. Dönemde bir eylemi yaptıktan sonra onun sonuçlarına katlanmama gibi bir lüksünüz yoktur. Kreon her uyarıyı göz ardı etmiş ve kararını uygulamıştır. Antigone’yi mezarında kendini asmış bulur. Oğlu Haimon öfkeyle babasına saldırıp başarısız olunca kendini öldürür. Oğlunun cesedini alıp sarayına geldiğindeyse, tam bir Antik Yunan soylusu olan ve hiçbir şekilde Kreon’la iletişim kurmamış olan karısı Kraliçe Eurydike’yi ölü bulan Kreon gerekli aydınlanmayı yaşar. En iyisi geleneklere karşı koyan kuralları en baştan koymamaktır. Artık Antigone’nin oyunun başında durduğu yerde Kreon vardır, tüm kabilesi/ailesi yeraltındadır. Tek isteği ölmek olan Kreon’a ise ölme izni verilmez. Koro Kreon’a görevlerini hatırlatır. Gömülmesi gereken ölüler vardır.

Oyun içinde yapılan önemli bir tespit, Kreon’un karşısına çıkarak gerçeği söyleyenlerin toplumsal konumlarındaki değişimdir: Önce bir köle niteliğindeki Nöbetçi, ardından ikinci yurttaş muamelesi gören iki kızkardeş Antigone ve İsmene olarak Haimon, sonra bir erkek yurttaş, en son da Tanrıların temsilcisi Teiresias.

2. Grubun Ana Temaya Yorumu (Ne Anlatılacağı) ve Rol Kişilerinin Yoruma Katkısı

a) Grubun Ana Temaya Yorumu

Yapılan okuma ve tartışmalar sonucunda Sofokles’in Antigone metninin devlet ve gelenek arasındaki çatışma çerçevesinde değerlendirileceği tespit edildi. Buna göre ana temayı çizebilmek için gelenek ve devlet kavramlarıyla neyin anlatılacağı tartışması yapıldı.

(1) Otorite, Siyasi İktidar ve Gelenek Üzerine

(a) Otorite ve Siyasi İktidar

Otorite, “genelin adına hareket eden inisiyatifler bütünü” olarak tanımlanabilir. Otorite başta iyi niyetle, belli bir süre için bir gruba ya da kişiye pratik nedenlerle verilir ve aslında pozitif veya negatif bir anlamı yoktur. Otoriteye negatif bir anlam yüklememize sebep olan olgu, iktidarın otoriteye bir şekilde sahip olduktan sonra, insanı temel alan bu inisiyatifin insanlıktan çıkıp kendi bağımsızlığını ve sorgulanamazlığını ilan eden, ayrıcalık talep eden bir kontrol gücüne dönüşmesidir. Otoritenin geldiği bu noktada “insandışılaşmış (kendini diğer insanlardan ayıran, dışsallaştıran) kontrol mekanizması” olarak işlev gördüğü de söylenebilir.

Bu noktada siyasi iktidar ile otorite farklılaşır. Oyun bağlamında düşünüldüğünde Kreon'un genel tavrı, kendisine verilen otoriteyi toplum bağlamından çıkarıp siyasi iktidarını sorgulanamaz bir hale getirmeye çalışmaktır. Kreon kendi otoritesini devamlı kılma çabasındadır, fakat bunu yapmaya çalışırken karşısına muhatap olarak hâlâ insanları alabilmektedir. Çünkü Kreon kendisine verilen otoritenin meşruiyetini kaynağının toplum olduğunun farkındadır. Günümüzde olduğu gibi kendi emirlerine karşı gelinmesi onun da otoritesini sarsmaktadır, kendi otoritesini sorgulanamaz kılmaya çalışan bir iktidar içinse bu durum rahatsız edicidir. Kreon kendini devlet olarak görmektedir.

Kreon’un ortaya koyduğu bu tavır, Kreon’un kişisel özelliklerine mal edilemeyecek kadar toplumsal ve siyasidir. Zira gerek siyasi ve hukuki düzenin kendisi, gerek de toplumsal sorumluluk ve vicdani muhakeme reflekslerinin zayıflığı Kreon’un söz konusu emri verebilmesine, bu emrin infaz edilebilmesine gerekli zemini hazırlar görünmektedir.

(b) Gelenek

Gelenek, var olan durumun/düzenin devam etmesi anlamında muhafazakâr değildir, değişen-dönüşen bir toplumun kültürel, ekonomik ve sosyal birikimlerinin tümünü yansıtan bir yapı olarak algılanmalıdır. Buna göre gelenek, mevcut sosyal yapının, o sosyal yapı içindeki dinamikleri dikkate alarak kendiliğinden değişip-dönüşmesine olanak tanıyan bir deneyimler, birikimler, değerler ve normlar bütünüdür. Kendisini oluşturan bileşenler tarafından sürekli olarak yıkılıp ihtiyaç duyulan, arzulanan biçimde yeniden üretilir. Muhafaza edilen yegâne bileşen, o topluluğu, toplumu, insanları ve onların geleneğini bir arada tutan temel evrensel değerlerdir; bu değerin yorumlanışı nesilden nesle değiştikçe, korunması için gereken araçlar dönüştükçe gelenek de değişip dönüşür.

(c) Gelenek-Devlet

Devlet, belli bir toprak bütünü üstünde egemenliğini kuran siyasi bir otorite olarak tanımlanır. Günümüz seküler devlet düzeninde gelenek bazen yok sayılabilmektedir. Bu durumda bugün Antigone’nin Kreon'a karşı sunduğu tanrıların yasasına uymama argümanı daha da zayıflamıştır. Fakat devletler günümüzde her biri kendi içinde otorite olan kurumlardan oluştuğuna göre, toplumun gerçek geleneklerine de kulak vermek durumundadırlar. Bu ikilik hem bugün süregelen, hem de Antik Yunan toplumunda sürmüş bir tartışmadır. Gelenekle devletin uzlaşmayla bir araya getirilmesi gerektiği açık olmasına rağmen, ikisinin karşı karşıya geldiği durumlarda devletin de aslında bir şekilde geleneğe sığınması ilginçtir. Oyunda da Kreon verdiği kararı savunurken sözüm ona tanrılara yaslanmaktadır. Koronun Kreon'u şehrin dostuyla düşmanını ayırmakla suçlamasını bunun bir örneği olarak verebiliriz.

Gözden kaçırılmaması gereken bir nokta da Antigone'nin sırtını geleneğe yaslarken kullandığı dilin politik olmamasıdır. O devlet söylemi içinden eylemini haklılaştırmaya çalışmaz, geleneği yine geleneğin içinden savunur. Ancak bu noktada Kreon onun eylemini kendisine bir başkaldırı olarak okuduğu için tavrı dolaylı olarak, ister istemez politikleşir. Bununla birlikte Haimon'un geleneği, toplumun değerlerini savunurken aynı zamanda siyasi otoritenin bunlara hak ettikleri yeri vermesini sağlama çabasında olduğunu görürüz. Onun gözünde de halkın gözünde olduğu gibi her ölü gömülmelidir ve Kreon'un aksi yöndeki emri hem tanrıların -ya da halkın- tepkisini toplamakta hem de devlet gemisini tehdit etmektedir. Bu noktada Haimon’un eylemleri Antigone’den farklı olarak siyasi bir nitelik kazanır.

İlk bakışta, Antigone'nin geleneği savunmasına rağmen kadının geleneksel rolünden çıkıp bir erkekle çatışabilmesinin bir çelişki olarak gözükmektedir. Bu durum, Antigone’nin bir gelenek için (kardeşini gömmek için) toplumsal rolünün ona sağladığı korumalardan feragat ettiğini gösterir. Günümüzden bakıldığında, aslında söz konusu durumun bir çelişki olmadığı, kadının toplumsal konumunun sadece gelenek tarafından değil, siyasi otorite tarafından da şekillendirildiği ve dolayısıyla Antigone’nin bir erkeğe karşı çıkarak geleneğe mi siyasi otoriteye mi karşı çıktığının muğlaklaştığı tespit edilmiştir. Bununla birlikte Antigone’nin üstün yönelimi kardeşini gömmek yerine siyasi otoriteye kafa tutmayı içeren politik bir tutum olsaydı bir çelişki olduğundan söz edilebilirdi.

(d) Polyneikes'in Mezarsız Bırakılması

Antik Yunan döneminde mezarsız olan ölülerin huzura eremediği için şehirlerde dolaşarak yaşayanları huzursuz ettiğine inanılırdı. Mezarsız bırakılan bir ölü, yaşamamış, isimsiz bırakılan bir insanı imler. İktidar tarafından yok edilen bir beden onun halk üzerindeki gücünü gösterir, fakat bu ölümün kayıtsız bırakılması, devletin aslında yeni bir tarih yazma girişimidir. Yani Kreon'un Polyneikes'i mezarsız bırakma konusundaki ısrarı boşuna değildir, onun politik otoritesini sorgulanamaz ve devamlı kılma konusunda atılmış bir adımdır. Antigone'nin eyleminin onu rahatsız etmesinin sebebi de budur. Tıpkı Cumartesi Anneleri tarafından yapılan eylemler gibi, Antigone'nin ölüyü gömmesi de politik bir orijine sahip olmamasına rağmen taşıdığı politik anlamla iktidarı rahatsız etmektedir.

(e) Gelenek-Vicdan-Sorumluluk

Gelenekle vicdan ve sorumluluk birlikte düşünülmesi gereken olgulardır. Antik Yunan toplumunda devlet yönetiminde geleneklerle çatışmayan bir düzenin oturtulmasını sağlamak toplumu oluşturan herkesin sorumluluğundayken günümüzde bu sorumluluğun çeşitli kurumlara devredilerek insanların üzerinden kalktığı görülmektedir. Artık vicdanen bizi rahatsız eden konularda herhangi bir eylemlilik içine girilmemesinin en önemli nedenlerinden biri, söz konusu eylemi bu sorumluluğun devredildiği kurumlardan bekliyor olmamızdır. Fakat aslında yapılması gereken, kurumların devreye girmesi yerine soruna toplumsal vicdan ve sorumluluk temelinde çözüm aranmasıdır. Buna örnek olarak kan davaları verilebilir. Kan davalarının sona ermesine yönelik yaptırımlar ne kadar ağır olurlarsa olsunlar, geleneğin dışında konumlanan belli bir siyasi otoritenin yaptırımları olarak sorunu çözememektedirler. Siyasi otoriteden gelen yaptırımlar sorunun kaynağına uzak kalarak sorunu oluşturan toplumsal bileşenlerin karmaşıklığına yaklaşım geliştiremediğinden korku temelli bir caydırıcılık dışında kalıcı bir çözüm üretemez. Böyle durumlarda çözümün geleneksel yapının içinden gelmesi, sorumluluk ve vicdani muhakemenin de bu çözümde rol oynayan kilit unsurlar olarak görülmesi gerekir.

(2) Ana Tema Cümlesi

Yukarıdaki değerlendirmeler sonunda Taşkışla Sahnesi “Antigone” metnini aşağıdaki önermeden yola çıkarak yorumlama kararı almıştır:

"Geleneksel değerlerin geçireceği dönüşüm, geleneği ve kültürü oluşturan öznelerle sağlanır. Siyasi irade, toplumun öznelerini birer nesne olarak görür ve özneler arası sorumluluk bağlarını ve değerlerini yok sayarsa, yıkılmaya mahkumdur."

b) Rol Kişileri

(1) Antigone

Antigone’nin eyleminin kadınlık rolüne karşı çıkışı olarak yorumlanmaması gerektiğine karar verildi. Antigone’nin gömme eylemi özünde apolitiktir; Kreon’un Antigone’ye olan tepkisi bu eylemi dolaylı yoldan politikleştirmektedir. Antigone’nin Polyneikes’in gömülmesi ile ilgili isteği günümüzde cumartesi annelerinin gösterdiği sivil itaatsizlikle paralel olarak değerlendirildi. Antigone aslında geleneğe karşı çıkarak geleneği savunuyor, aslında bir geleneğe diğerlerinden farklı bir anlam yüklüyor. Bu durumun sorumluluk bağlamında değerlendirilecektir; Antigone’nin tek isteği yas tutabileceği bir mezardır.

Antigone’yi bir de kurduğu ilişkiler bağlamında ele alırsak, Antigone’nin İsmene ile ilişkisinde İsmene,(yasaya)karşı çıkan ama bir şey yapamayan kişidir. İsmene Antigone’nin feragat ettiği değerlerden ya da ayrıcalıklardan kolayca feragat edemiyor ve bir çelişki yaşıyor. Antigone’nin tepkileriyle seyirci özdeşleşme yaşamamalı. Aslında gerçek dünyada tepkilerimiz daha çok İsmene’yle paralellikler taşır. Antigone’nin kibri (hibris) bu noktada önem arz ediyor, onun da çelişkileri göz önüne serilmelidir. Ayrıca Antigone’nin çelişkilerinin burada kişisel kalmaması; toplumsallaştırılması gereklidir. Antigone sorumluluğu paylaşmak isteyen ancak yalnızlaştırılmış biridir. Bu noktada toplumsal jestini göz önüne serebilmek ve anlayabilmek için Erdal Eren’in ailesine yazdığı son mektuptan bazı bölümler grupla ele alınmıştır. Antigone’nin ölmek istemesi, kişisel bir bunalım değil, yaşadığı (kendisine yaşatılan) felaketler karşısındaki tepkisidir.

Antigone’nin üstün yönelimi “kardeşini gömmek (onun bir mezar sahibi olmasını sağlamak)” olarak belirlenmiştir.

(2) İsmene

İsmene’nin Thebai üçlemesinden bildiğimiz kadarıyla rahat bir ortamda büyüdüğünü tahmin ediyoruz. Ailesinin başına gelen felaketlerin etkisinde olan İsmene hayatın kendisine getirebileceklerinden korkar. İsmene için elindeki konfordan vazgeçebilmek daha zor. İsmene’nin tavrını tam olarak konformist kabul edemiyoruz, sadece Antigone’nin sabrını taşıran damlanın henüz İsmene’nin sabrını taşırmadığını düşünüyoruz. Antigone Kreon’un karşısına çıkınca da İsmene’nin Antigone’nin oyunun başında içinde bulunduğu ruh haline geliyor.

İsmene Antigone’ye bağlılığını çok net ortaya koyarken, Antigone İsmene’ye aynı bağlılığı göstermiyor. Antigone ölerek kaçarken, yani kolay yolu seçerken, İsmene yaşayarak karşı koyuyor olabilir mi? İsmene’nin Antigone’ye yardım etmeme sebebi, geleneklerden ve Tanrılardan korkması, daha günahsız, temiz (Antik Yunan bağlamında temiz) bir ölüm istemesi ve Antigone’yle karşılaştırıldığında kadının toplumdaki görevini ve yerini çok daha fazla içselleştirmemiş olmasıdır.

Günümüzdeki hız kavramı oyunda kendine İsmene üzerinden yer buluyor. Antigone, İsmene’ye düşünmek için zaman vermiyor. İsmene bir anda karar veremeyebilir, anında tepki üretemeyebilir, sonuçta tüm bu olaylar bir gün gibi kısa bir sürede gerçekleşiyor. Ama bu hakkı Antigone ona tanımıyor. Antigone sorumluluğun varlığını İsmene’nin gözüne sokuyor, oysa daha kardeşlerinin ölümü için üzülmeye vakti bile olmadı İsmene’nin.

(3) Haimon

Haimon’un Antigone’den yana gösterdiği tavrın yönelimi oyunun dramaturjisi açısından önemli bir noktada duruyor. Zira Kreon Haimon’un Antigone’den yana tavır göstermesini “bir kadının kölesi olmak” olarak adlandırırken Haimon ısrarla babasının devlet idaresinde yanlış bir yola saptığını ve başka türlü davranması gerektiğini söyleyerek tartışmayı politik bir zemine çekmeye çalışıyor. Bu bağlamda grup, Haimon’un eyleminin temel motivasyonunun ne olduğu sorusuyla karşı karşıya kaldı ve bu soruya yapılan haksızlığı kabullenememe, adalet duygusuyla hareket etme olarak cevap verdi. Haimon’un aşkının da önemli bir noktada durduğu, ancak Kreon ile tartışmasında adalet duygusunun çok daha baskın olduğu tercihte karar kılındı.

(4) Kreon

Kreon’un oyun boyunca süren üstün yöneliminin “otoritesini sağlamlaştırmaya çalışmak” olduğu kabul edildi. Bu uğurda inandığı biçimde davranan bir yönetici olarak halkı da yanına almaya çalıştığı, ancak hem kendisini Tanrılardan üstün gördüğü, hem de halka kulak kabartmadığı için felakete sürüklendiği belirtildi. Burada önemli bir nokta, verili durumda Kreon’un felaketinin kişisel düzeyde kalıp istediği gibi davranmasına izin veren siyasi sisteme ya da toplumsal düzene hiçbir şekilde dokunmamasıdır. Topluluk, Kreon’un felaketinin kişisel boyuttan çıkarılarak bütün şehri etkileyen bir boyuta çekilmesi gerektiğinde ortaklaşmıştır.

Kreon’un felaketine giden yol, insanlarının yasını önemsemeyip siyasi kararlarla kirlettiği noktada açılır. Kreon’un verdiği emirden vazgeçmek yerine ısrarcı olmasını basit bir tükürdüğünü yalamama tavrından ziyade iktidarının sağlamlaştırıcısı olan dost-düşman ayrımını yaratma tavrı olarak değerlendirmek gerekir. Yurttaşlar arasında dost-düşman ayrımı yaratarak toplumsal kutuplaşma hedefleyen Kreon, halktan giderek kopar ve yalnızlaşır. Koronun son isyanı bu ayrıma sebep olan yasak ve Antigone’ye verilen ceza üzerinden cereyan eder.

(5) Teiresias

Teiresias Thebai tarihinde hep vardır ve nedense hep de olacak gibi durmaktadır. Thebai’nin geçirdiği her felaketi kehanet eden Teiresias’tır. Siyasi otoritenin varlığını ve hedeflerini gözeten, destekleyen bu figürün her iktidar değişiminde rol oynayan gizli bir el olarak da işlev gördüğü açıktır. Nice krallar Teiresias’ın kehanetleriyle alaşağı olmuş ve iktidar değişimi yaşanmıştır. Böyle bir figürün günümüzde bir kişi olmaktan ziyade siyasi kontrol hedefleyen kurumlar ve yapılar olarak ortaya çıktığını gözlemlemek mümkündür.

Teiresias figürü bu bağlam korunarak ele alındı. Buna göre Kreon’un iktidarını destekleyen Teiresias o iktidar çatırdamaya, halk ayaklanmaya başladığında kendi paçasını kurtarmak ve kendini bu işten sıyırmak için çabalayan bir tavır içinde yorumlandı.

(6) Koro

Koro, Antik Yunandaki kullanımından ilhamla ortak ve stilize tepkiler üreten bir topluluk olarak yorumlandı. Halkı temsil eden koro, Kreon’un halkla ilişkisini, Antigone’nin eylemine dair oluşan tepkileri, halkı ayaklanmaya götüren aşamaları ve halkın iradesiyle alaşağı edilen iktidarı anlatmanın bir aracı olarak kullanıldı. Bunun yanında genel sahne estetiği nedeniyle koro gerçeküstü bir formda ele alınarak ihtiyaçlar doğrultusunda kum fırtınasını, geceyi, gündüzü anlatan imgeler üreten bir sahne bileşeni olarak işlev kazandı. Benzer gerçeküstü formun bir getirisi olarak koronun nezaretinde gerçekleşmeyen olaylar için koronun kendini nötralize ettiği bir form belirlendi; böylece koro “köşesine her çekildiğinde” bu formu alarak sahne uzamından koptuğunu gösterdi.

3. Benimsenen Yorum Çerçevesinde Sahnelemeye Yönelik Öneriler

a) Sahne Tasarımı

Genel sahne tasarımı koronun farklı kullanımlarıyla ve oyundaki dramaturjik noktalara yönelik bazı imgelerle oluşturuldu. Buna göre yas tutmak mumlarla, kum fırtınası koreografiyle, gece-gündüz değişimi seslerle gösterildi. Söz konusu göstergeler sahne uzamının da mekansızlaştığı bir yoruma elverdiğinden oyunun sahne tasarımında üç birlik kuralına uyulmadı.

Tasarım konsepti imgeler ve koro üzerinden sağlandığından sahne uzamına belli bir mekan işlevi kazandırabilecek bir dekor tasarımı tercih edilmedi. Aksine, göstergelerin sadeliği ve anlaşılırlığı açısından dekorsuz bir sahne tasarımıyla oyun yorumlanmaya çalışıldı.

b) Kostüm Tasarımı

Kostüm tasarımında Antik Yunan kıyafetlerine uygun modeller kullanıldı. Sadece koronun gerçeküstü yorumunu beslemek ve kum fırtınası koreografisini desteklemek için toprak rengi tonlarda, büyük ve dalgalanan kostüm tasarımı tercih edildi.

c) Reji Tasarımı

Kaba sahne uzamında seyirciye göre sağ ön tarafta Polyneikes’in cesedi konumlandırıldı. Koro bir yarım ay içinde kendi köşelerini belirledi. Sağ çıkış Antigone’nin diri diri gömüldüğü kaya-mezara, sol çıkış ise genel giriş-çıkışa hizmet edecek şekilde kullanıldı.

Antigone ve İsmene buluşması koronun ölülerinin yasını tuttuğu bir günün şafağında, kimselerin olmadığı bir açıklıkta gerçekleşir. Kardeşlerin çıkışının ardından Koro yas merasimlerini sürdüren bir koreografiyle sahne uzamını doldurur ve Kreon’la Teiresias girer. İkili halkı manipüle etmeye yönelik söylemlerini gerçekleştirirken koro savaştan çıkmış olmanın şokuyla donuk ve ifadesiz bakışlarla onları dinler. Kreon Polyneikes’in cesedinin gömülmeyeceğini ilan eder ve koro içinden bir kişiyi ölünün başına muhafız olarak diker. Teiresias savaşın ardından, hem de yeni bir kral başa geçmişken yas tutulmasını değil şenlik yapılmasını salık verir. Koro, şaşkın, buyruk ve şenlik arasında kalakalmıştır. Zorla şenlik başlar, şenlik koreografisi kum fırtınasına evrilir. Antigone Polyneikes’i gömer ve çıkar. Koro, çekildiği köşelerinden fırlayarak ölünün gömülüğünü ilan eder. Muhafız Kreon’a açıklama yapar ancak Kreon affetmez. Suçlunun bulunmasını ister. Muhafız cesedin başında beklerken gece olur, uykuya dalar. Antigone tekrar gelir ve bu sefer ölünün başından ayrılmaz. Muhafız uyandığında onu yakalar. Kreon’un gelişiyle “sorgulama/dava” başlar. Antigone sahnenin tam ortasındadır. Koro sağ arkaya çekilerek bir öbek oluşturmuştur ve Kreon’la Teiresias Antigone’nin etrafında dönerek baskı uygular. İsmene kardeşine destek olmak için geldiğinde onun yanında durur. Kreon sorgulamaya ikili üzerinden devam eder. Koro huzursuzlanma emareleri gösterir, Teiresias yine manipüle edici bir söylemle punduna getirmeye çalışır. Ancak koro artık bu numaralara kanmaz. Bunun üzerine Kreon baskısını arttırır. Haimon’un gelişiyle koro daha da hareketlenir, ancak Kreon’un baskısı bakidir. Haimon’un babasını ikna etme girişimi başarısız olunca çıkar. Kreon İsmene’yi affeder, İsmene çıkarılır. Antigone yine yalnız kalmıştır. Kreon ve Teiresias onun etrafında dönerek hakkındaki hükmü ilan ederler. Antigone son seslenişini gerçekleştirir ve yaşanan durumdaki çaresizlik, koroyu da isyan ettirir. Antigone’nin çıkarılması koro için bardağı taşıran son damladır. Kreon ve Teiresias’ın etrafını sararak bu sefer onlar baskı kurarlar. Kreon kararından vazgeçmek durumunda kalır. Tam o anda içeri giren muhafız Antigone ve Haimon’un ölümünü haber verir; artık çok geçtir.


C. KAYNAKÇA

Sofokles (1995). Antigone (Sabahattin Ali, Çev.) İstanbul

Sofokles (2005). Antigone (Güngör Dilmen, Çev.) İstanbul

Sofokles (2010). Oedipus Kolonos’ta (Furkan Akderin,Çev) İstanbul

Sofokles (2009). Kral Oedipus (Güngör Dilmen, Çev), İstanbul

Azra Erhat, Mitoloji Sözlüğü,Remzi Kitabevi,2008

E.M. Berens; ‘Myths and Legends of Ancient Greece and Rome’, 2007 [EBook #22381]

Ellen Wood, Yurttaşlardan Lordlara, Yordam Kitap, 2008

Richard Sennett, Ten ve Taş, Metis Yayınları, 2002

Fırat Güllü, Antik Yunan Tragedyası ve Kökenleri

Levent Ufuk Aydoğmuş, Atina Şehir Devletinde Politik ve Sosyal Reformlar (İÖ 600-400), Yüksek Lisans Tezi, 2008

Charles Freeman, Mısır, Yunan ve Roma Antik Akdeniz Uygarlıkları, Dost Yayınevi

George Thomson, Tragedyanın Kökenleri, Payel Yayınları, 1990

Melih Bakır, Aristotales’in Politika Felsefesinde Yurttaşlık Anlayışı, Yüksek Lisans Tezi, 2008

Seyran Başak Öncel, Hannah Arendt’te Kamusal Alan Kavramının Epistemolojik Kökenleri, Yüksek Lisans Tezi, 2006